Kadınların Yenilmez Gücü
Yüzyıllar önce cadılıkla suçlanıp öldürülen kadınlara uygulanan muamele bugün farklı biçimlerde, sistemleşmiş ve doğallaşmış halde devam ediyor. O zamanlardan itibaren, önce şiddet yoluyla ve sonra ideal ev kadını modelinin inşasıyla dayatılan model, kadınları doğurganlık üzerine temellenen rollere hapsetti, çalışma yaşamından kopardı. Bu model, kadınların kimliklerini yok etti, zayıflattı, özgürlüklerini ellerinden aldı. Kadınlar birbirleriyle rekabete sokuldu, “ideal kadının” temsilcisi olmaya zorlandı. Bunlara başkaldıranlar en ağır biçimde cezalandırıldılar; ya toplumdan dışlandılar ya da bir erkeğin elinde can verdiler.
Bağımsızlığı ve kendini gerçekleştirmeyi; bekâr kalmak, çocuk sahibi olmak veya olmamak gibi kararlarını özgürce dile getirebilmeyi; türlü biçimlerde süren gençlik, güzellik dayatmasına karşı olgunluğun ve tecrübenin emaresi olaraksaçlarının beyazlamasını gururla izlemeyi seçen kadınlar işte bugünün cadıları...
Ataerkil düzen sadece “fıtratına” karşı gelen, sivrilen kadınları değil, bu sistemi farkına dahi varmadan içselleştirmiş kadınları da hedef tahtasına koyuyor; hatta belki onları daha fazla… Mona Chollet Bugünün Cadıları’nda cadılık yaftasını sahipleniyor. Tüm bu hikâyeyi popüler kültürden ve günümüz dünyasından verdiği örneklerle cüretkâr bir şekilde dillendirerek tabuları yerle bir ediyor, feminist olsun olmasın tüm kadınlara sesleniyor:
“Cadıların fısıltılarının bizi yönlendirdiği yolu takip edip düşünce dünyamızı ve hayal gücümüzü serbest bıraktığımızda büyük bir coşku bizi bekliyor olacak: cesaretin, isyanın, hayatı olumlamanın, otoriteye kafa tutmanın vereceği coşku.”