Önder Şit Sokağı’nda yürüyüşe çıkıyoruz, bir uçtan diğer uca keyifli bir seyir. Sokak köpekleri nereye veya kime ait olduklarını bilerek kaşınıyorlar, harfler dökülüyor. Şit’in sözcükleri oyuncul ve değişken, öykülerle birlikte dil farklı biçimlerde eğilip bükülüyor. Köpeklerden dökülenler hemen avareleri oluşturuyor, onların hikâyeleri kahvenin camından okunabilir ki kahvenin camından daha neler okunabilir, yansıttıkları ve öte taraftan gösterdikleri.
İbo Dayı’da kokoreç, arsanın duvarında sohbet, sokağın sonu gözükmüyor. İnsanlarla tanışıyoruz, geleceği şimdi kılanlarının yanında geçmişi peşinde sürükleyenler. Olağandışı ve güzel, son adımın hüznünü yaşıyoruz ama neyse ki okunacak daha çok öykü var.
Bilinenin yeni bir soluğu da değil, kendi yolunu açan öyküler.