Dört Kapı Kırk Makam
Alevilik, canlıların doğadaki uyumunu insan toplumlarına da uyarlamış, bu uyarlama günümüze kadar yine doğa örnek alınarak getirilmiştir. Doğayı örnek alan Alevilik, bu süreci erdem ve ahlak sahibi olmak, demlenmek ve olgunlaşmak olarak ele alır. İnsan, meziyetiyle doğadaki diğer canlılara, hatta cansız olan rüzgâr, ateş, toprak, yağmur, ırmak, ağaç, taş, dağ, mağara, güneş ve ay gibi birçok varlığa da anlam vermiş, canlı kabul etmiş, sonrasında kutsallaştırmış, öğretinin yeşermesine aracı olmuştur. Alevilikte, doğayla insanın bu ilişkilenmelerini sistematik bir düzlemde gören muazzam bir uyum vardır. Bu uyumun tamamlanması için dört kapının ve kırk makamın aşılması gerekir. Bu kapılar insanın gücünü aşacak derecede, makamlar ise hiyerarşik anlamda değildir. İç içe geçmişlik vardır, uyum ve ahenk sanatsaldır. Neredeyse hiçbir bağımlılık, tutsaklık kabul etmez. Bu sanatsallık tıpkı tavus kuşunun sanatsallığı gibidir. Tavus kuşu ve diğer kutsallık atfedilen canlı ve cansız nesneler gibi insan da yalnız kendinden hareket eder ama doğanın örnek alınması ile insan ve doğa kopmaz bir parça olur. İnsan, doğadan kopup yalnızlaştığında, darda olduğunda yardımına yetişen Hızır'dır.
Bu eser, dört kapı ve kırk makama ulaşmamız için Hızır'ı insanda arayıp insanda keşfettiğimizin muazzam bir örneğidir. HIZIR HAK YOL DÖRT KAPI KIRK MAKAM bütün bildiklerimizi günlük yaşamdan nasıl edindiğimizi akıcı ve yalın bir dille anlatan neredeyse tek eser niteliğindedir.