Yirminci yüzyıl şiddetin doruğa çıktığı yüzyıl olarak tarihe geçecektir. Toplama kampları, soykırımlar, bombardımanlarla yerle bir edilen şehirler ve işkence yüzyılımızın alışıldık görüntüleridir. John Keane bu yapıtında yüzyılımızın şiddete karşı tutumunda görülen bir paradoksa dikkat çekiyor: Şiddet bu kadar yaygınken, şiddetin anlamı, nedenleri, etkileri, etik ve politik sonuçları üzerinde düşünenler ve yorumda bulunanlar çok azdır. John Keane bu noktayı vurgularken, şiddet teriminin anlamındaki belirsizlikler üzerinde de duruyor. Ayrıca, Aziz Augustinus’tan Freud’a kadar uzanan ve şiddetin insan doğasında bulunduğunu savunan düşünce geleneğine karşı çıkıyor ve siyaset felsefecileriyle demokratik politikanın savunucularını şiddet üzerinde daha yoğun olarak düşünmeye çağırıyor.