Honore de Balzac, Contes Drolatiques adını verdiği bu eseri 1832-1837 yılları arasında yazarak, onar öykülük üç kitap halinde, ayrı ayrı yayımlamıştır. Balzac bu eserde, memleketi olan Touraine‘e, onun inatçı ve sert insanlarına veda etmektedir sanki. Sönmüş Hayaller kitabındaki Rupembre gibi, ruhu henüz Paris kraterinin ateşiyle yanmadan, son bir kez, tanıdığı ve sevdiği yerleri öyküleriyle gezer. Güzel kentleri, yıkık şatoları, meyve bahçelerini, Loire Nehri‘nin kıyısındaki kavak ağaçlarını, tepecikleri ve gümüş pırıltılarıyla akıp giden Indre, Cher, Loir ve Vienne Irmaklarını dolaşır. Tam anlamıyla ait olduğu, çağının romantik kuşağına uygun bir rahatlık ve incelikle, eskiye ait eğlenceli ve hüzünlü öyküleri, hemşerisi Rabelais‘nin ve somurtkan Mösyö de Brantom‘un biçemini anımsatan bir dille anlatır. Sanatın dizginlerini tümüyle özgür bırakarak, çocuksu yaradılışını açıkça ortaya koyar. Kral şakaları, şövalye öyküleri, keşiş fıkraları, serseri serüvenleri ve daha başka tuhaf ve eğlendirici olayları dile getirir. Balzac, Touraine‘de ve başka yerlerde, her alanda, sürekli gezintide olan hayal gücünün yardımı ve o köylü kahkahasıyla bir devdir. Ama sonunda, yaşama sevincini elinden alan felaket olgusu olarak adlandırılabilecek olan, Madam de Hanska‘ya duyduğu aşk, tüm yaşamını ve çalışmalarını etkilemeye başlar. Kahkaha ve gözyaşları eşliğinde yazdığı önsözlerde ve üçüncü bölümdeki öykülerde, bir kölenin efendisine duyduğu özverili aşkın acılarına rastlanabilir artık! Türkçe‘de ilk kez Niyazi Eröztürk‘ün yalın, akıcı diliyle yayımlanan bu öyküleri keyifle okuyacak, Balzac‘dan yeni tadlar alacaksınız.