Vatanını terk etmek zorunda kalan başörtülü bir hekimin anıları…
“Kimilerimiz mücadele etmeyi seçecek, kimilerimiz pes etmeyi. Kimilerimiz adaletin yanında duracak, kimilerimiz haksızlık edenlerin. Tarih öyle ya da böyle koymuş olduğumuz duruşumuza tanık olurken, kusursuz bir ilahi kamera da her eylemimizi kaydetmeye devam edecek. Bu bizim dünyadaki sınavımız! O sebeple hep teyakkuz halinde olarak, haksızlık ve adaletsizlikle mücadeleyi, zulüm kim tarafından ve kime karşı yapılmış olursa olsun, hiçbir şartta elden bırakmamak gerektiğine inanıyorum…”
Şiddet kelimesini topla tüfekle, kaba kuvvetle birlikte düşünürüz hep. Oysa sözler, bakışlar, tutumlar, davranışlar, yasalar, genelgeler de insanın canını yakabilir. Vücutta darp izi görünmez ama, bazen daha derin yaralar açılır. Hırpalanır, incinir insanın o kıymetli ruhu! İşte bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat sürecinde yaşananlar da, böyle bir şiddetin tezahürleriydi. Mimarları yanılsa da demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen bu süreç, birçok kişinin hayatını derinden etkiledi.
Dr. Nurdan Özyılmaz da bu süreçte hayat hikâyesinin yönü değişenlerden. O, büyük bir azim ve sebat ile, inandıklarından taviz vermeden mücadele ettikten sonra, artık gücünün tükendiğini hissettiğinde, Nisa Suresi’nin “Ve kim Allah için kötülük diyarını terk ederse, yeryüzünde çok tenha yollar ve bereketli hayatlar bulacaktır” ayetiyle yolunu belirlemiş genç bir hekim.