Türkiye’nin Kaderi, kendi hikâyesini bulmaya çalışan ülkemizin; aydınlarımızın, entelektüellerimizin, şairlerimizin hakikat karşında nasıl konumlandığını cesurca tartışıyor. Kitapta, dönem dönem ülkemize yönelen Batılı şokların tahribatından kurtulmamızı sağlayacak yerli tefekkürün enteli jansiyamızca nasıl görmezden gelindiği, ötelendiği buna karşılık popülist kültürün neden/nasıl tercih edildiğine dair çıkarımlar yapılıyor.
Celâl Fedai, kürsel kapitalizmin sıradanlaştıran, kitleleştiren, tektipleştiren yoğun algı dayatmalarına direnme yollarını araştırıyor. ‘Bilinç’le ‘amel’ olgularının ‘kaderimiz’deki olası derin ve farklı etkilerini bu iki olguyu birbirinden sıradışı bir bakış biçimiyle ayırarak irdeliyor. Dünya hego manyasının Türkiye’ye biçtiği konumla Türkiye’nin geçmişinden devralmak zorunda olduğu tarihî sorumluluğun birbiriyle nasıl çeliştiğini araştıran yazar, tarihî sorumluluğumuzdan neden kaça mayacağımızı geniş bir kültür envanterini gözden geçirerek ortaya koyup ülkemizdeki İslâmî tefek kürün izini sürüyor.