Tüm dünya Emma’yı Karanlık Kale’deki, Prenses Anya rolü ile tanıyordu. Her şey yolundaydı; ta ki karakteri baltalanana —kelimenin tam anlamıyla— dek. Üstüne üstlük, erkek arkadaşını başka bir kadınla yatakta bastığında Emma, bir molaya ihtiyacı olduğuna karar verdi. Bir kaçışa. İhtiyacı olan tüm rahatlığı ve huzuru vaat eden Rosemort’a gelmeye karar verdiğinde, mülk sahibinin muhteşem torunu olan eski hokeyci Lucian Osmand ile tanışmayı beklemiyordu. Emma’nın yaşadığı acının ve çektiği özlemin yansımalarını gözlerinde taşıyan Lucian, istediğinde oldukça çekici olabilen fakat çok yüksek duvarları olan bir adamdı. Her ne kadar birbirlerinden uzak durmaya çalışsalar da bu düşündükleri kadar kolay değildi. Ve kim bilirdi, belki de kırık parçaları bir araya gelip birbirlerini tamamlayabilirdi.