“1950 yılında, yani ilkokulu bitirdiğim yaz tatilinde, bazı büyüklerin kelimeler üzerinde fazla durduğuna ilk defa dikkat ettiğimde, bunu biraz yadırgamıştım.
‘Kelimeler kelimelerdir o kadar. Erzurum’da şuna şöyle derler, İzmir’de şöyle derler... Büyüklerin takıldığı konulara bak!’ diye düşünmüştüm.
1951 yılında ise, ortaokul birinci sınıf bitmişti. Bu arada büyümüş olacağım ki 1951 ‘terkiş-tirkeş-sadak’ diyalogu çok hoşuma gitti.
O zamandan beri ben de, kelime kelebeklerinin peşinde koşan biriyim.”