Londra’da uykusuzluk çeken bir adam. Eşi tarafından terk edilmiş. Oğlu ilgisiz. İçinden çıkılmaz bir hastalığın pençesinde yaşamı tamamen anlamsızlaşmış. Babasının ölümüyle, biraz da tereddüt ederek, İstanbul’a, Beyoğlu’na dönmek durumunda kalıyor; on bir yaşından beri adım atmadığı memleketine. Esrarengiz bir şiirin peşinde, artık yabancısı olduğu kentin karmaşasına daldığında, Boğaz, rakı ve bu toprağın nefesi onun tüm varoluşunu sarsacaktır.
Köksüzleşme ve köklere dönüş, dünya yurttaşlığı, sürgün ve iltica gibi günümüz romanına özgü önemli izlekleri barındıran roman, aynı zamanda, yakın tarihimize hümanist açıdan bakan lirik bir şiir, hem bir yetişkinin hem de bir çocuğun gözünden aktarılan bir aile tarihinin de anlatısıdır.