19. yüzyılın sonuna yaklaşılırken sömürgeci güçlerin hedefindeki ilk yerlerden birisi olduğu için Trablusgarp’a özel bir önem veriliyordu. Bu yüzden bölgede görev yapan subaylardan raporlar isteniyor, bu raporlar çerçevesinde Kuzey Afrika’daki son kale olarak görülen Trablusgarp’ta yeni istihkâmlar kuruluyor, Hamidiye alayları oluşturuluyor, hükûmet konakları yenileniyor, silah depoları güçlendiriliyor ve yeni yollar yapılıyordu. Bu gayretin neticesi olarak 1912’deki Uşi Antlaşması’na kadar Trablusgarp’ın Osmanlıların elinden çıkışı ötelenmiş oldu.
Peki burayı bir vatan parçası olması yanında önemli kılan neydi? Trablusgarp İslam tarihi boyunca kuzeyden ve batıdan gelen binlerce hacının ana toplanma merkezlerinden biri olmuştu. Merkezî Afrika için önemli ticaret yollarına ve limanlarına sahipti. Sultan 2. Abdülhamid devletin başı olarak Afrika kıtası ile yakından ilgileniyor, hatta özel olarak bölge ile ilgili kitap yazdırma talepleri bile oluyordu. İşte elinizdeki kitabı kaleme alan Binbaşı Ömer Subhi bunlardan biriydi. İstikbali parlak bir subay gibi görülen Binbaşı Ömer Subhi, Sultan Abdülhamid’in talebi üzerine Trablusgarp, Bingazi, Fizan, Büyük Sahra ve Sudan’ı kapsayan bir kitap yazıp padişaha takdim etti. Belki toplumda Afrika ile ilgili bir duyarlılık oluşturulmaya çalışıldı.
Kuzey Afrika, Akdeniz ve özellikle Libya bugünlerde yeniden dünyanın ve ülkemizin gündemindeki birincil konuları arasına girdi. Biz de bu çerçevede bölgedeki tarihsel hafızamızı yeniden canlandırmak için Binbaşı Ömer Subhi’nin bu kitabını okurlarımızla buluşturmak istedik.