Tapınak Şövalyeleri savaşçıydı. Dini nefer topluluğu, inşa ettikleri kiliseleri onların kaleleri ve bankalarıydı. Modern bankacılığı Tapınakçılar icat ettiler. Avrupalı asilzadelerin altınları ile yolculuk etmeleri tehlikeliydi. Altınlarını en yakın Mabet kilisesine emanet ederler ve makbuz karşılığında gittikleri yerlerde paralarını çekerlerdi. Tabii ki, küçük bir komisyon karşılığı, ilk para transfer uygulaması.
Başlangıçta Süleyman Mabedinin Yoksul Şövalyeleri’nin serveti yoktu. Ama kolektif olarak tarikat bütün krallardan zengin oldu. Tarikat vergi ödemezdi. Cennette yerini sağlama almak isteyen mal mülk sahipleri cömert bağışlarda bulunurdu. Tapınağın zenginliği ve gücü Orta Çağ dünyasının yüzünü değiştirdi. Avrupa’nın herhangi bir yerinde tapınakları bulunan bir yer gördüğünüz zaman bilinki orası Tapınakçıların eski mekânıdır.
Zirvede oldukları dönemde aynı anda on beş bine yakın tapınak evleri vardı. Her kasabada bir tapınak varlığı vardı. Herkes kim olduklarını bilirdi. Pek çok insan hem tapınak çiftliklerinde, hem de bağlarında çalıştıkları için veya birikimlerini tapınak hesaplarında korumak için onlarla iş yaptı. O dönemdeki yaşam biçiminin gerçek bir parçasıydı. Gemi filosunu da yönetiyorlardı. Doğu ve batı arasında mal ve yolcu taşımak için özel bir ticaret rotası. Toprakları vardı. Çiftlikler, bağlar ve değirmenler işletiyorlardı. Tapınak Şövalyeleri Batı’nın ilk uluslararası şirketi ve kesinlikle Batı’daki ilk bankacılık grubudur. Şövalyelerin o dönemde en çok bilinen işlemleri bugünün seyahat çekleri, özel kasaları, kredi mektupları ve büyük nakit borçlanmalarına tekabül ediyor. Çok büyük çapta bankacılar haline geldiler. İmparatorlara, papazlara, kardinallere, krallara ihtiyacı olan herkese borç para verdiler. Faizi yasaklayan bir kilise yasası vardı. Faiz almadılar, kira aldılar. Bu işi kılıfına uydurmak ve meselenin üzerini örtmek için kullanılan küçük bir edebi kelamdı.