Emirhan Yeniki, Modern Tatar edebiyatında özyaşam öyküsel unsurlarla hikâye kurgulama geleneğini başlatan yazarlar arasında ismi ilk akla gelenlerdendir.
1960’lı yılların ortalarında Tatar edebiyatında günlük, deneme ve politik yazılarda başlayan özyaşam öyküsel anlatım, Emirhan Yeniki’nin hikâyelerinde okuyucuyla buluşur.
İkinci Dünya Savası yıllarında yazdığı hikâyelerle geniş kitleler tarafından tanınmaya başlayan yazar, hikâye kişilerini genellikle yakın çevresinden seçer. “Yazdıklarım, gece yapılan ibadet gibi saf, temiz ve gerçektir.” diyen yazarın hikâyelerinde genelde Tatar Türkleri’nin yaşadıklarından, özelde ise kendi tanıklığından izler bulmak mümkündür.
Hikâyelerinde mekânı algısal, zamanı ise psikolojik boyutlarıyla değerlendiren Emirhan Yeniki, ‘ben’ diliyle hikâyelerini kurgular. Sovyet Dönemi’nde kalem tutmaya korkan pek çok çağdaşının aksine o, sembol dilinin imkânlarını kullanarak egemen gücü eleştirir.
Elinizdeki bu kitap, Emirhan Yeniki’nin hikayelerinden hareketle Tatar Türkleri’nin kaybolmaya yüz tutan gelenek-göreneklerini, Rusça karsısında ikinci dil konumuna düsen Tatar Türkçesi’nin durumunu, cephe gerisinde Tatar kadınının toplumsal ve iktisadi hayata yaptığı katkıyı ve Tatar toplumunu var eden maddi ve manevi değerleri siz kıymetli okuyucularla buluşturmayı hedeflemektedi