Sonsuzluğun içinde gezinen bir aylak, kalplerin de casusuydum. Ölüm ve en nihayet de zaman nedir bilmeyen bir kan yaratığıydım.
Roma İmparatorluğu’nda, bir zamanlar gururlu bir senatör olan Marius kaçırılarak kanın karanlık dünyasına katılmaya zorlanır. Sonrasında, bu doğaüstü ırkın Kutsal Özünü içlerinde barındıran Kral ve Kraliçe’nin koruyucusu haline gelir. Marius’un gözlerinden pagan dönemindeki Roma’nın İmparator Konstantin tarafından yıkılışına, Ebedi Şehrin Vizigotlar tarafından korkunç bir yıkıma uğratılarak yağmalanışına ve Kara Ölüm, yani veba salgını sonrasında yaşanan perişanlıkla sefalete tanıklık ederiz. Sonunda Rönesans’ın güzelliğiyle tekrar ayağa kalkıp gelişen Avrupa’nın etkisinde kalan Marius ressam olur; ölümlüler arasında tehlikeli bir yaşantı sürer ve kalbini büyük ressam Botticelli’ye, sosyetik bir sima olan büyüleyici Bianca’ya, gizemli genç çırağı Armand’a kaptırır. Fakat Marius ormanın derinliklerinde dünyanın en yaşlı vampirlerinden adalet bekleyeceği acı verici kaderiyle karşı karşıya kalacaktır…