Yalan ve Aldatma... İnsanoğlunun tarih boyunca lanetlediği, akladığı, aklamakla ya da normalleştirmekle kalmayıp neredeyse övdüğü, sınırlarını çizmekte zorlandığı, kaçamadığı, çözemediği, getirisi götürüsü tartıda sürekli değişen, bireyin kimi zaman kendisine kimi zaman başkalarına söylediği, itirafı zor, yakalanması ağır, velhasıl maliyeti –genellikle- yüksek bir eylem...
Özel yaşamda bireylerin birbirlerine; iş hayatında çalışanların yöneticilerine, yöneticilerin çalışanlarına, rakiplerin birbirlerine; şirketlerin, politikacıların, medyanın, hatta bilim insanlarının topluma söylediği irili ufaklı yalanlarla dolu bir dünyadayız... Beyaz yalanların da, kuyruklu yalanların da, kara yalanların da hüküm sürdüğü yalancı bir dünyada...
Erdost Çolak, yalan ve aldatmanın sosyal yaşamdan iş yaşamına hangi öncüllerle, hangi rollerde yansıdığına dair iz sürerek; okuyucuyu, etik kuramlardan dine, kişilikten kültüre, bireysel ve ortamsal değişkenlerin süreci nasıl etkileyebileceğine işaret eden patikalara davet ediyor ve kendi kendisini sorgulama fırsatı sunuyor.