"Birdenbire başlarında kızıl saçlı ve şapkasız bir subay olan, paniğe kapılmış bir grup köşeden çıkıp koşmaya başladı. Subay da askerler de silahlarını atmış gibiydiler. Korkunç bir manzaraydı. Çığlıklar atarak ve haykırarak "Geri dönün! Türkler peşimizde!" diye bağırıyorlardı, yanımızdan geçmeye çalıştılar... Bağırarak subaya durmasını söyledim. O daha yüksek sesle haykırmaya başladı. "Türkler geliyor!.. Geri dönün, geri dönün!.." Panik bulaşıcı bir şey... Bir şey yapılması gerekiyordu. Silahımı çekip onu tehdit ettim. Hiç aldırmadı, koşmaya devam etti. Ateş ettim ama isabet ettiremedim. O ve adamları aşağıya, kumsala doğru deli gibi koşmaya devam ettiler. Allah’a şükür benim askerlerim sağlam durdular."