Geçen kuşaklardan sonra öykü edebiyatımızda derin bir iz bırakmaya aday hangi öykücü geldi, diye sorulursa ben kendi payıma ilkin Cemil Kavukçu’yu söylüyorum. Okuru etkileyen ve düşündüren öyküler yazıyor o.
Semih Gümüş
Başlayınca temposuna katıldığınız bir anlatımı var Kavukçu’nun. Üslubu, konuşma üslubuyla yazı üslubu arasında kurulan bir sentezden doğuyor gibi.
Doğan Hızlan
Konuşmalarda, kişileri, kendi düzeylerine göre, kendilerine özgü “dil”leriyle konuşturmakta çok usta; hiç abartı yok; hem hikâyeye inandırıcılık veriyor, hem de okura ayrı bir dil tadı.
Fethi Naci
Yazarın her kitabıyla bir “aşama” yapması zorunluluğuna inananlardan değilim ama Cemil Kavukçu’nun buradan nereye gideceğini yine de merakla bekliyorum.
Füsun Akatlı
Dört Duvar Beş Pencere, yer yer fantastik öğeler içeren, kimi zaman gerçekdışına kayan, çoğunlukla da sonu açık öykülerden oluşuyor. Cemil Kavukçu’nun daha önceki öykülerinden farklı bir çizgide yer alan bu öyküler, yazarın edebiyat serüveninde önemli bir kilometre taşı niteliği taşıyor.