Bağış ve yardım kavramları ilk akla gelen anlamıyla, bir maddi karşılık beklemeksizin tamamen sosyal veya toplumsal amaçlarla yapılan harcamalardır. Bağışlayan ve yardım edenler ile kabul eden ve toplayanlara göre değişik özellikler ve anlamlar içerebilir. Genel olarak bahsedildiği yerlerde ilk akla gelen yukarıda yazdığımız anlamında geçerliliğini korurken, bazen daha farklı kullanım alanları bulur.
Hukuk sistemimizde bağış ile ilgili tanıma rastlanmazken, düzenlemeler Borçlar Kanununda yer almaktadır. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun1 bağışlama sözleşmesine ilişkin 285. Maddesinde bağışlamanın sağlar arasında ve malvarlığından bağış yapılana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiğini, 288. Maddesinde bağışlama sözü vermenin yazılı olarak yapılması halinde geçerli olacağı ile müteakip maddelerde koşullu ve yüklemeli bağış tanımlarına yer verilmiştir.
Vergi Hukuku açısından bağış ve yardım kavramları oldukça önemli bir yere sahiptir. Ancak bağış ve yardım kavramları kullanım alanlarına ve amaçlarına göre farklı anlamlar taşımaktadır. Bu nedenle bu kavramlar ile ilgili en önemli sorunlardan birisi, Vergi Hukuku açısından ortaya çıkmaktadır. Bu sorun, bağış kavramıyla amaçlananın ne olduğu ve nasıl kullanıldığının tam olarak anlaşılamamasıdır. Bu karışıklıklara yol açan bu kavramlar yerine kullanılan, yakın anlamlar içeren fakat uygulamada ve vergi kanunlarında değişiklik arz eden hususlar ilerleyen kısımlarda tarafımızca anlatılmaya çalışılacaktır.
Bağış konusu vergi hukukunda ve mükelleflerin vergisel işlemlerinde rutin olarak kullandıkları bir argüman değildir. Örneğin, bir hammadde alışında indirilecek katma değer vergisi gibi sık sık kullanılan hesaplar ve alışılmış vergisel durumlar değildir. Bu yüzden vergi mükellefleri her bağış için ayrı niteliklerde ihtilaflara düşebilir. Uygulamada bağış ile ilgili karşılaşılan birçok sorun mevcuttur. Vergisel durumun doğru anlaşılabilmesi mükellefler tarafından istenilen, idarenin görüşünü açıkladığı özelgeler ve yargı kararları ile çözümlenmelidir.