Kıssa aynasında Güzel’e yolculuk…
Her insan en az bir kıssanın içinden geçer. Kıssaların serin gölgesinde büyür insan düşleri. Kıssaların başucunda uyur gerçeğin acısı. Kıssaların çağlayanından dökülür insanlığın gözyaşları. Kişisel menkıbesinin yatağını dolduran nehirdir insanın nefesleri. Güzel’e akıyor insan. Bulansa da Güzel’e varıyor, Güzel’e doğru duruluyor.
Yıllarca suskun kalmış bir yazarın kıssalara b/akışının duru kayıtlarını tutuyor Güzelgâh. Yolu güzel eyleyenin yoldan yürüyenlerin güzelliği olduğunu fısıldıyor satır aralarında. Sessizliğin göğe uzanan acemi tomurcuklarına üflüyor hece hece. Esma-i hüsna’yı eşyanın yüzünde, hayatın kıpırtılarında okuyor. İnsanın, sonsuz güzelliğin cümlesi içinde nezaketle kullanılan bir kelime olduğunu duyumsuyor. “Damdan düşmüş”lüğün yaralarını kanata kanata acıyı bal eyliyor. Yazı olsun diye yazılanlardan değil, yaşamanın ince gözeneklerinden sızan bir bilgelik bekliyor sizi…