İngiliz tarihinin en kargaşalı devirlerinden 17. yüzyılda, kendini “fırtınanın içinde” bulan John Locke, çeşitli baskılara ve tehditlere maruz kalmış, yaşamı tehlikeye girmiş, bu yüzden İngiltere’yi terk edip yıllarca Hollanda’da sürgünde yaşamıştır. Hep özlemini çektiği huzurlu ve sakin hayata, ancak ömrünün sonlarına doğru kavuşabilmiştir.
Bu çalkantılı yaşamını, tutkuyla bağlı olduğu felsefe uğraşına adayan Locke, Rönesans’tan sonra gelişen modern Avrupa felsefesinin kurucularından biri kabul edilir. Bir çağdaşının sözleriyle “çok dirayetli bir insan ” olan Locke, skolastik düşüncenin son kalelerini yıkmış, aydınlanma felsefesinin yolunu açmış ve deneyimi çıkış noktası alan ampirik felsefenin temellerini atarak kendisinden sonra gelen Berkeley, Hume gibi büyük ampirik felsefecilerin yanı sıra Voltaire ve Kant gibi aydınlanma çağının en büyük düşünürlerini etkilemiştir. İnsanın dünyaya dair bilgisinin kaynakları üzerine yazdığı İnsan Anlağı Üzerine Bir Deneme, felsefe tarihinin tartışmasız en önemli yapıtlarından biri olmuş ve epistemoloji gibi yeni felsefe alanları açarak, sonraki kuşakların düşüncesinde derin izler bırakmıştır.
Aynı zamanda siyaset bilimi alanında önemli düşünceler ortaya koyan Locke, liberalizmin de kurucularındandır. Aydınlanma çağında üzerinde çokça durulacak olan “toplumsal sözleşme” kavramının gelişiminde Locke’un siyaset hakkındaki düşünceleri önemli yer tutar. Hükümet Üzerine İki İnceleme gibi çağına damga vuran yapıtlar kaleme alan Locke’un siyasi fikirleri, Fransız Devrimi’ne ve Amerika’daki anayasaya dayalı bağımsızlık mücadelesi üzerinde büyük etkilerde bulunmuştur.
Düşünce tarihinin köşe taşlarından olan John Locke’u derinlemesine bu biyografi, bu önemli düşünürün yaşamına ışık vermekle kalmıyor, Avrupa tarihinde büyük dönüşümlere gebe, çalkantılı bir çağın da nabzını tutuyor.