Jay Mcinemy’le Kısa Bir Giriş
“Oldukça değerli bir roman... Genel okuyucunun bir solukta bitireceği, edebi araştırmacıların ise belki de yeni bir başlangıç, nihayet kavuşulan, uçsuz bucaksız ve çarpıcı olarak nitelemesi gereken bir roman.”
20. yüzyılın muhteşem epik eserlerinden biri olan Manhattan Transfer ilk defa 1925 yılında yayınlandığında Sinclar Lewis, bu sözleri sarf etti. 1920’li yılların başlarındaki New York’un rengârenk yaşamı ve çeşitli karakterlerini kaydetti. Bu roman güçlü ve çoğu zaman şiirsel, meditasyon nitelikli, modern şehir kavramını içinde barındırarak Alfred Döblin’in Berlin-Aleksander Meydanı ve James Joyce’un Ulysses adlı eserleriyle anılır.
John Dos Passos, sinema perdesinden esinlenerek montaj ve kolaj tekniklerinden yararlandı; tarihin orasından burasından çekilip alınmış fakir bir gemi işçisinden bir serseriye ve şaşaalı yüksek sosyeteye dek uzanan bir düzine karakter ile New York’u hareket, dram ve insan trajedileriyle dolu fütürist bir mekanizmayla kusursuz resmeder.
George Steiner John Dos Passos’u edebî anlamda 20. yüzyılın esas etkileyicisi olarak adlandırmıştır.