Vivo Yayınevi’nce basıma hazırlanan bu eser (Yurtsuz Bir Köpek Gözlerimde), Ümit Kaya‘nın ilk şiir kitabı. Kitabın başındaki biyografisinden de anlaşılacağı üzere değişik konularda bir dizi ürünü var. Bunlardan biri de benim şiirimle ilgili yaptığı söyleşi ve derlemeleri içeren, “Kemal Burkay Şiiri” adlı çalışması.
O zaman, şiirle ilgisi ne denli belli olsa da şiir yazdığını bilmiyordum. Kendisi de buna dair bir şey anlatmamıştı. Ama yayınlanmak üzere olan şiir dosyasını bana ilettiği zaman anladım ki o aynı zamanda bir şair.
Genç kuşakların bir bölümünün şiirine ısınmakta zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim. Özellikle postmodern denen ve adeta anlaşılmasın diye özenilerek yazılan türden olanları... Bu nedenle Ümit’in şiirine göz gezdirmeden önce kaygılıydım. Ama kaygım boşunaymış. Daha başından sıcak, akıcı, kendini sevdiren bir şiir örgüsüyle karşılaştım. Paylaşmakta hiç de zorlanmadığım, sosyal hayata ve doğaya dair bir anlatım; zengin duygular, imgeler, düşler…
İşte “Otel Odası” adlı şiirinden bir bölüm: “Yıldızı çok bir otel odasında/Göğe dair bir şarkı takıyorum/Yorgun gece trenlerinin arkasına/Bir çocuk gülüyor/uzakta bir yerde/Sesinde rengârenk kelebek /Alıp göğsüme koyuyorum.” “Ağaçsız Dünya” adlı şiiri ise şöyle: “Bu savaş da biter/Yenisi başlar/Barış kuştur, öyle/Yok konacak dalı.”
ÜMİT KAYA’NIN ŞİİRLERİ
Ümit Kaya ‘eşik’te şiirler yazıyor.
Dünyanın eşiğinde.
Gamın eşiğinde.
Sevincin eşiğinde.
Bu ‘eşik’ halinde olmanın usulluğu var onda.
Kalabalık etmekten çekiniyor adeta.
İyi de ediyor, şiiri fazla söze boğmuyor.
Anlatmıyor da, daha çok sesleniyor.
Yalınlığın erdemini keşfetmiş.
Yalınlık, şiire yakınlık çünkü.
Yalnızca halk şiiri biçiminde yazdıklarında değil,
serbest şiirlerinde de şiirinin kaynaklarını sezdiriyor:
Dağlar, ovalar, sular.
Çünkü şair de onlarla var, şiir de.
Fakat Ümit Kaya araya girmiyor,
sözcükler dağlarla, sularla buluşup
hemhal oldukça, ıssızlık azalıyor,
şiir aydınlanıyor.
Haydar Ergülen