“Gerçekleşmeyeceğini bile bile kurulan düşler, insanın canını acıtmaktan başka bir işe yaramıyor.”
Aşkın hiç uğramadığı ve uğramayacağına emin olduğum bir durakta beklerken, hiç ummadığım bir anda düştüm aşkın içine. Hem de hiç olmayacak bir insanla; Mert Demiroğlu ile… Üstelik bu öyle bir düşüştü ki sadece üç saniye sürmüş, ne olduğunu bile anlayamamıştım.
Aşkın zor olduğunu biliyordum ama söz konusu Mert ise sadece zor değil imkansızdı benim için aşk. O, insanların düşündüğünden daha fazlasıydı. Düşünceli, nazik ve sevecendi. Onun masmavi gözlerinin derinliklerine düştüğümde, tutunduğum yine oydu. Yine de imkansızdı işte. Mert ve ben sadece arkadaş olabilirdik, benim kalbim her ne kadar daha fazlasını istese de…
Ancak hayatın benim için daha farklı planları olduğunu bilmiyordum; benim masalım henüz yazılmamıştı. Hepsinde olduğu gibi bu masalın da bir prensese… Ve bir prense ihtiyacı vardı.
Benim masalım da Düşlerimin Prensi'ni bulduğumda başlayacaktı.