Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektuplar üç yıllık bir aşkın hikayesidir. "Aşk romanı" olarak da nitelenen mektuplar aynı zamanda Kafka'nın iç dünyasını aydınlatmaktadır. Burada Çek kenti Prag'da Almanca konuşan bir Yahudinin yabancılaşmasını ve kökensizliğini, yaşamın anlamını arayışında düştüğü ümitsizliği, babasıyla ve karşı cinsle olan sorunlu ilişkilerini izliyoruz. Bunların ötesinde Kafka, sanatçı varlığını da çok ciddiye almıştır. Bütün bunları yansıtırken romanlarında yaptığı gibi kafkaesk üslubundan da vazgeçmemiştir. Ancak mektuplarında bunlar kişisel, gerçek ve otantik olarak yansıtılmıştır; her şeyden önce söz konusu olan kendi biyografisidir.
Kafka, Milena'yla 1920 yılında tanışır; karşılıklı olarak etkilenirlerve düzenli bir şekilde mektuplaşmaya başlarlar. Ne var ki, bu aşk neredeyse sadece mektuplarda gerçekleşir. Bununla beraber mektuplarda hakiki, gerçek insan Kafka her yönüyle okurun gözünde canlanır.