Bugün İslâm coğrafyasında kendi ellerimizle inşa ettiğimiz ve hayata aktardığımız 'Müslümanlık tarzı' ile İslâm dininin yüce değerleri arasındaki makasın hayli açıldığını üzülerek görmekteyiz. Bu duruma şüphesiz birçok sebep yol açmıştır. Mesela din içi çoğulculuk, yerini tek hakikatçı görüşlerin ve ideolojilerin savaşına terk etmiş, rahmet kaynağı olması gereken mezhep ve görüş farklılıkları artık fitne ve kardeş kavgasını körüklemeye başlamıştır. Gelenekçisinden selefîsine, modernistinden tarikatçısına kadar birbirine zıt ve birbirini dışlayan, hatta dindışı sayan görüşler sadece halk kesimlerini değil, ulemayı da kuşatmış durumdadır. İslâm esaslarına aykırı biçimde üretilen kutsallıklar ve dindar kesimlerin zihinlerini çelen dinî değer istismarları Kur'an ve Sünnet'in önüne perde olmakta, İslâm akidesine zarar vermekte, hatta dünyadaki İslâm algısını, birlik ve dirliğimizi, huzur ve güvenliğimizi de tahrip etmektedir. İşte bu noktada can sıkıcı da olsa kendi sorunlarımızla yüzleşmemiz ve kapımızın önüyle ilgilenmemiz gerekiyor. Çünkü doğruya ulaşmanın ilk adımı nerelerde ne tür yanlışlar yaptığımızı görmektir. Elinizdeki çalışma, bu ilk adımı atma arzusunun bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır