Soluk kesen bir hayat, inanılması zor bir macera!
Necip Fazıl da, Sabahattin Ali de ona deli gibi âşık oldu. O, Halil Vedat Fıratlı ve Arif Damar’la evlendi. Bu sırada, kendisinden epey genç olan Orhan Veli’ye sırılsıklam âşık oldu. Üstelik Halil Bey’le evliyken.
1928 yılında, Ankara’da öğretmene ihtiyaç olduğunu duyduğunda, gözünü bile kırpmadan İstanbul’u geride bırakıp soluğu başkentte aldı. Cumhuriyet’in ve Ankara’nın kuruluşuna birinci elden tanıklık etti, katkı sundu.
Tam bir Cumhuriyet kadınıydı.
Nahit Hanım, Gazi’nin sofrasına oturdu, onunla dans etti.
Henüz 19 yaşında bir genç kızken, büyük önderin hayranlığını kazandı.
Güzeller güzeli Nahit Gelenbevî, hayatının sonuna dek evinin kapılarını sanatçılara ve edebiyatçılara açık tuttu.
Karşılığında “Rönesans gibi kadın!” ve “Koruyucu meleğimiz!” denilerek onurlandırıldı.
Nahit Hanım’ı en iyi tanımlayan cümleyi ise Cemal Süreya kurdu:
“Cumhuriyet gibi kadın!”
1930’lu ve 1940’lı yılların Ankara’sını anlamadan, genç Cumhuriyet’in ideolojisini, felsefesini, itici gücünü, iradesini, tutkusunu kavramak mümkün değil.
Nahit Hanım’la birlikte Cumhuriyet’i keşfetmeye var mısınız?
Hem de onun inanılması güç hayatına tanıklık ederek...