Laclos, Tehlikeli İlişkiler’i tamamlarken bir dostuna yazdığı mektupta, “Ben öldükten sonra da yankıları dünyada sürüp gidecek bir eser ortaya koymak istedim,” demişti. Roman, gerçekten de yüzyıllar öncesinin entrikalarla, çekişmelerle, erotizmle örülü dünyasını günümüze taşıyan bir eser oldu.
Mektuplardan oluşan bu romanda, görünürde XVIII. yüzyıla özgü bir hafifmeşreplik öyküsü anlatılıyor olsa da, aslında o dönemin evrensel değer yargıları hakkındaki değerlendirmeler, bütün açıklığıyla okura aktarılıyor. Yazdıkları mektuplardan tanıdığımız romanın iki başkişisi Merteuil Markizi ile Valmont Vikontu, dönemlerini yansıtan birer aynadır. Yarı tanrılar gibi, ahlakın, sevginin, cinselliğin sınırları hakkında birçok soruyu kışkırtıcı bir biçimde açığa çıkartarak olayları yönlendirmeye çalışırlar.
“Emirleriniz son derece hoş, hele sizin bir emir verişiniz var, o daha şirin; siz insana zorbalığı sevdireceksiniz. Köleniz olduğum günlerin hasreti uyandı içimde; biliyorsunuz, bu ilki değil. Siz bana şimdi canavar diyorsunuz, doğru, öyleyim; ama beni çok daha tatlı adlarla çağırdığınız bir zaman oldu, onu zevkle anıyorum. Hatta çok kere o adlara yeniden hak kazansam da sizinle şu dünyaya bir vefa örneği olsak diyorum. Ne yapalım ki bizi bekleyen daha yüce işler var. Alnımıza gönüller fethetmek yazılmış, uyalım kaderimize...”