Câmi bir taasup ve didişme ocağı değildir. O halde, ey cemâat diye söze başlayan vâizden de halkın beklediği şiddet, ateş, cehennem ve zebâni tehditleri değil, sevgi, şefkat, dostluk, yakınlık ve İrfân-ı Muhammedî’dir.
Cemâatini bütünleştirip dünya ve ukbâ hayatlarını îmar edeceğin yerde parça parça ederek millî-hamâsî bir anlayışın lüzûmunu hiç düşünmeden kara ve karanlık bir şekilcilik kaftanı ile sarıp sarmalayıp onu boğuyorsun.
Halbuki zavallı cemâatin kafasına bunları sokarken hiç mi hiç vatan sevgisinden, komşu hakkından, yardımlaşma borcundan, hoşgörürlükten, insaf, adâlet, nezâket ve zarâfetten tek kelime söz etmeyerek beşerî ve içtimâî bünyesi temelsiz bırakılmış bir insan kalabalığının toplumun başına gāileler, hatta ne tehlikeler açtığını ve açacağını düşünmüyorsun. Dinin yâni rûhî ve mânevî düzenin ilk şartının ahlâk ve derûnî tasfiye olduğundan haber vermenin İslâm'ın başlıca şartı olduğunu hiç duymadın mı?