(Hikayeler)
Babam bütün hevesimi kırdı: “Oğlum, bana sorma, ananla kırk yıldır evliyim, ben baş edemedim, Allah yardımcın olsun!” Hadi bakalım, azcık bir umudum vardı, o da gitti. Bir hafta kadar zaman geçti, bir gün anam beni yakaladı; “Zülküf’üm ne zaman evlenip de bana mürüvvetini göstereceksin?” “Ne mürüvveti ana!” dedim. “Ben daha kendi karnımı doyuramıyorum ki sana mürüvvet göstereyim.” Anam; “Olur mu?” dedi, “Sen devletimizin koskoca bir memurusun, emekliliğin garanti. Karnını doyuramamak da ne demek! Üstelik de kızlar sırada; elini sallasan ellisi, kolunu sallasan pullusu… Yeter ki sen he de. Ben sana ne kızlar bulurum. Hem de hâli vakti yerinde olanlardan.” Oradan kardeşlerim atıldı: “He de abi, he de abi…”Allah biliyor ya o gün içimde bir muziplik vardı; şeytan dürttü; “He de bakalım ne yapacak?” dedim, kendi kendime. Keşke demez olaydım, “He ana,” dedim, “Görelim bakalım ne yapacaksın?” Anam oradan atıldı, bir de tatlı konuşuyor ki; “Zengin mi olsun, gönlüne göre mi olsun?” “Güzel olsun, ama güzellik herkese göre değişir.” Bu cümleden sonra anam “Sen orasını bana bırak,” diyerek yeniden söze girdi: Ben de “Bıraktım,” dedim, “Merak ediyorum kimi bulacak?” Aradan on gün geçmeden, bir akşam geldim, anamın yüzünde güller açıyor. Bir tatlı dil, bir şakalaşmalar ki… Sormayın.” Kız kardeşlerime sordum: “Ne oldu gene Sultana?” “Sana bir kız bulmuş,” dediler.