Genel olarak bakıldığında; dil, kültür öğeleriyle örülü bir göstergeler sistemidir. Canlı bir varlık olan dil, ‘kültür kabı’ içerisinde yoğrulur, şekillenir, iletişim işlevini yerine getirir. Dilin temel iletişim aracı olarak kullanıldığı bütün sistemler de aynı ‘kültür kabı’ üzerinden gelişim sürecine tabidir. Yabancı dil öğretim süreçlerinin karşılaştırmalı kültürel etkileşim imkanlarından faydalanılarak yürütülmesi eğilimi, küreselleşen dünyanın yükselen değerleri içinde yer almaktadır. Yabancı dil olarak Türkçe öğrenenler; çok kültürlü ortamlarda iletileri algılama/anlama, farklı davranış ve tutumları anlama/anlamlandırma sürecine dahil olmaktadır. En az iki dilin ve iki farklı kültürün bir araya geldiği bu ortamlarda öğrencilerin bağlı oldukları kaynak kültür ve ulaşmak istedikleri hedef kültür unsurlarını sentezleyebilmeleri, oluşturdukları/oluşturacakları bu kültürel etkileşim atmosferinde kendilerini ifade edebilmeleri gerekmektedir. Yabancı dil öğretimi, aynı zamanda kültür öğretimidir. İnsanlar ait oldukları toplumun ve o topluma ait kültürün kelime ve kavramlarıyla kendilerini ifade ederler. Bütün kelime ve kavramların arkasında bir kültür geçmişi vardır. Bu sebeple, yabancı dil eğitimi/öğretiminin temeli kaynak kültür, hedef kültür ve ortak kültür yapılarıyla örülüdür. Yabancı dil öğrenen bireylerin başlangıçtaki kaygı seviyeleri en üst düzeydedir. Bireyler dilini öğrenmeye çalıştığı kültürle tanıştıkça, ortak kültür öğelerini keşfettikçe bu kaygı düzeyi makul seviyeye iner. Kaynak kültür ve hedef kültür ekseninde oluşturulacak yabancı dil öğretim sistemleri sayesinde; öğrenen bireyler ilk defa karşılaştıkları hedef kültür unsurlarına olumsuz yaklaşmayacak; kısa zamanda istenir düzeyde motivasyon (yabancı dil öğretiminin en önemli aşamasıdır) sağlanmış olacaktır.