Türkiye’de elli yılı aşan bir süredir mevcut olan ve 1980 sonrasında sayılarında büyük oranda artış görülen OSB; dengeli kalkınmadan, çevreyi korumaya, ekonomiyi güçlendirmeye, göçü önlemeye; çok kapsamlı amaçlarla ve beklentilerlekurulmuşlardır. Kuruluş aşamasından faaliyete geçene, üstlerine yüklenen bu misyonu yerine getirmede birçok sorunla karşılaşan ve bu misyonu, kent, işletme öncelikleri, sahip olduğu yapı ve kurumsallaşma düzeyine göre farklı algılayan OSB, hem anlayış farklılıkları hem de ekonomik, sosyal, siyasal, yasal etkilerle bir çok amacına ulaşamamıştır. Örneğin bölgesel gelişme amacını sağlayamamışlar, kırdan kente göçe ve sermayenin geri kalmış yörelerden kaçmasına engel olamamışlar, kentsel toprağın daha etkin kullanımına yeterince katkı sağlayamamışlardır. Sınai kuruluşların büyük bir kısmı, hala kent merkezlerinde dağınık olarak üretimlerini sürdürmektedir. Mevcut OSB’nde de birbiriyle üretim ilişkileri bulunmayan her ölçekte ve her türde sınai faaliyete yer verilmesinin yol açtığı sorunlar da sürmektedir. Son zamanlarda çevre kirliliğini önlemek ve çevreyi koruyarak ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak amaçları da yüklenen OSB’nin çoğunda, ne yazık ki bu kurumsallaşma da gerçekleştirilememiştir. Bunun da ötesinde, çevre yönetim sisteminin uygulanmaması nedeniyle OSB’nin bizzat kendileri çevre sorunları yaratmışlardır. Yer seçiminde siyasi rantın belirleyiciliği nedeniyle tarımsal alanlara kurulan OSB, bu alanların yok olmasına yol açmışlar ve üretim sürecinde yarattığı kirlilik yükü ve atıklarıyla çevresel açıdan tehdit oluşturmuşlardır.
Çevresel değerlerin ve doğal kaynaklarımızın korunması; yaşam kalitesinin yükseltilmesinin, gelişme ve refahın sağlanmasının ve çağdaş bir toplum olmanın vazgeçilmez koşullarındandır. 21. yy’da çevresel değerlerin korunmasındaki ölçünleri sağlamadan üretilen mal ve hizmetin dünya pazarlarına girebilme şansı, taraf olduğumuz uluslararası düzenlemeler ve kamuoyunun da baskısıyla giderek ortadan kalkmaktadır. Bu durum, hem çevre değerlerine duyarlı, hem de ekonomik gelişmeyi sağlayacak bütünleşik bir çevre yönetim sisteminin ülkemiz OSB’nde de uygulamaya sokulmasını "olmazsa olmaz” bir gereklilik olarak ortaya koymaktadır.
OSB’nin ekonomik verimlilik ve kar elde etme ya dagelişme ikileminde ibresini kardan yana koymasının uzun vadede ekonomide de kayba yol açacağını ortaya koymada ve bu konudakisoruları ortadan kaldırmada bir nebze de olsa katkısı olursa, bu çalışma amacına ulaşmış demektir.