Şükrederek çaba harcamak en gizli hazinesiydi…
Koşuyordu. Küçücük bedeni ne kadar hızlı koşabilirse o da o kadar hızlıydı. Birbiri ardına yere vuran ayaklarının sesi tüm benliğini kapladı. Nereye gittiğini bilmiyordu. Tek bildiği, kaçması gerektiğiydi. Aldığı her nefeste yanan ciğerlerinden ve yerinden fırlayacak gibi atan kalbinden başka bir şey hissetmiyordu. Sendeledi, ama düşmedi. Sert bir el, onu tuttuğu gibi bu kâbusun başrolü olmaya mahkûm etti.
Bazılarının hayatı soluksuz bir sınav gibidir. Gece gündüz dur durak bilmeden, annesizlikte, babasızlıkta, sevgisizlikte, ayrılıkta ve istenmeyen kavuşmalarda, istenmeyen buluşmalarda sınar durur insanı. Bunların nerede biteceğini bilmeden, bitip bitmeyeceğini bilmeden, güç yeterse elif gibi dik durmaya çalışarak verirsin sınavını. Ve sabredenler için ılık meltemler vardır.
Yaşadığı her şeyin bir dengesi, bir nedeni vardı. Şikâyet etmek yersizdi. Bir yanda sabrın, diğer yanda şükrün tartıldığı terazi gibiydi onun hayatı.
"Gerçekten biz Eyüp’ü sabırlı (bir kul olarak) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi."