“Hoşgeldiniz. İlk geldiğinize göre daha iyi görünüyorsunuz.” “Mukayese edilmez. Geldiğime göre çok sağlıklıyım. Bunda Uğur Bey’le yaptığım düzenli seksin katkısı da büyük!” Nesrin Hanım’ın işaret parmağı ona doğru hınzır bir gülümseme eşliğinde ufak ufak sallanırken Uğur dudağını kısmış, çevresine yardım ister gibi bakıyordu. “Uğur Bey sekste on numara!”
İyi bir okulu, parlak bir geleceği olan genç adam hayata karşı ayakta dururken bir yandan mutluluğu arıyor… Hiçbir erkeği bugünkü haliyle sevmeyen, birilerinden yakın ya da uzak geçmişe ait bir sevgi ve alaka bekleyen genç kadın, aynı parlak geleceğin rüyasını görürken onu düşünüyor… Bir diğeri aşkı -veya huzuru- en olmadık yerlerde, en imkansız kişilerde kovalıyor… Aynı şehrin debdebesinde, aynı hayatı üç ayrı yönünden yaşayan bu üç genç, aradıkları çareyi birbirlerinde bulabilecekler mi?
“Huzur ve denge. Hepsini muhasebe bürosunda buldum. Yogada, Feng Shui’de, Ganj Nehri’nde aramadım. Lüzum kalmadı. Muhasebe bürosunda buldum. Kimse kusura bakmasın, bu düzenden memnunum. Siz de buyurun isterseniz, size de çay ısmarlayayım.”
Meltem Parlak’ın çarpıcı kaleminden Uğur, Belgin ve Zehra’nın hikayesini okurken bir ters köşeye, bir diğerine yatacak; bir sorunun cevabını ararken bir diğeriyle yüzleşeceksiniz.
Neyse, neyse. Bugün buraya bir mesele için toplandık. Sen Uğur, dinle: Zehra yanlış bir çocuk seviyor. Hem çocuk yanlış, hem de Zehra’nın bu çocuğu sevmesi. Şimdi sen ve ben psikolog olarak Zehra’yı bu çocuğu sevmemeye ikna edeceğiz. Zehra, sen dinle: Şimdi bizi dinleyip, bu çocuğu sevmemeye bizi fazla zorlamadan ikna olacaksın. Bugün bunun için buradayız.
Sorusu olan yoksa başlayalım.