Mary Shelley’nin yarı uyanık halde gördüğü bir kâbustan esinlenerek yazdığı Frankenstein,
Lord Byron’la girdikleri bir iddia sonucu kısa bir korku hikâyesi olarak ortaya çıktı.
Ardından, Percy Shelley’nin ısrarlarıyla
roman haline getirildi.
Genç bir kimya öğrencisi olan Victor Frankenstein’ın yaratılışın kökenlerine duyduğu ilgi çocukluk yıllarında başlar. Adeta bir esrime halinde, ölü bedenlerden bir araya getirerek yarattığı “Canavar”ı gördüğü anda tiksinti ve dehşet duyguları içinde laboratuvarını terk eder. Bir ömür yaratıcısının peşinde dolaşacak olan “Canavar” içine düştüğü korkunç yalnızlık nedeniyle intikam duygularıyla dolar.
Bunun bedeli art arda yaşanan cinayetlerle ödenirken, iyi ve kötü arasındaki ayrım neredeyse kaybolacaktır.