Öyküler bitimsizdir aslında. Yazar anlatır ama okuyucu yüreğiyle tamamlar onu. Siz yüreğinizi katmazsanız yarım kalır, yetim kalır.
Seyit Soydan’ın öyküleri, sizi sarar sarmalar, içine alır. Bu öyküleri her nerede okursanız okuyun, artık orada duramazsınız. Ya bir deniz kenarında bulursunuz kendinizi, maviliklere açıldıkça içiniz nedensiz bir huzurla dolmaya başlar, ya da çocuk olur bir dağ başından köye doğru çimlerin üzerinden yuvarlanırsınız neşe içinde.
İnsan öyküleri anlatır Seyit Soydan. Yan yana duran ama birleşemeyen ya da bambaşka yerlere savrulan ama ayrılamayan insanları en çok. Capcanlı anlatır. Öyle ki kitabı kapadığınızda, ceviz ağacının altında hep birlikte Halis’i bekler buluruz kendimizi. Ve yüreğimizle inanırız, henüz gelmemiştir ama mutlaka gelecektir. Bize olmasa Yurda’ya dönecektir. Çünkü bu öykülerde, buruk ve acıtan bir hüznün yanında, yeşile hevesli bir tomurcuk mutlaka vardır. Ve bizim yüreğimiz hep o tomurcuktan yana atar.
Siz de yüreğinizle tamamlayın bu öyküleri. Yetim kalmasınlar. Çünkü:
“ …Ve diz kırıp aynı sofrada ortak olduysak dost gülüşlere
Yarenim, uzaklarda olsan da kalbimin yanı başımda çarpan sesini duyuyorum.
Paylaştığımız gökyüzü birleştirecektir elbette, umuda sevdalı yüreklerimizi…”