“Oysa hayat yumuşaktır Halil. Bunca acıdan sonra söylüyorum bunu; hayat yumuşaktır.”
“Frau Basler, sorunuzu unutmayın. Şarap diyordunuz?”
“Ha evet, o basit bir sorudur. Halil, mein lieber,
şarap kadındır; çünkü erkek beklemeyi bilmez.”
Hasan Sever ilk romanı Birazcık Halil'de, bizi saran hırçın zamanın ve ona ait anlatıların kesiştiği trajik
bir bedenin öyküsünü anlatıyor. Romanın kahramanı Halil, aslında sadece kendine ait basit bir hayat özlemi duyuyor olsa da kaçınamadığı tarihinin korunda yanmaya mahkûm bir gençtir. O geri dönüşü olmayan girdabın içinde, Almanya'daki işçilerin hayata tutunma çabaları, ilk dönem siyasi sürgünler, yaşlı bir Alman kadının gözünden İkinci Dünya Savaşı, savaşın altüst ettiği insanlar, 90'ların Türkiye'si, politik mücadeleye bağlanmış öğrenciler, İsviçre'deki son kuşak siyasi sürgünler, Kürt Davası'nın yarattığı göç dalgası ve yaşlı bir Kürt kadının gözünden iç savaş...
Bütün bu hikâyelerin yegâne kesişeni, “Küçük, benim olan, önünü arkasını görebildiğim bir hayat yaşayacağım” deyip, bunu başaramayan Halil'dir...