Arada bir çık kendinden, belki, bilmediğin bir ben daha bulursun...
Dünya garip bir yer... çabuk alışıyor insan, gitmek istemiyor... nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmediğinden, sıkı sıkı sarılıyor, “benim” dediklerine... oysa, getirenin kardeşi alıp götürüyordu, kardeşinin getirdiğini... bu getir götür işini ona bırakmak istemeyenler bile, onun kucağında gelip gidiyordu kulağına fısıldanan yere... böyleydi işte; geliveriyordu, “ben” dediğini, “benim” dediğini alıveriyor, yerine boşluğu koyuveriyordu...
Böyleydi işte ölüm... “can” dediğini, “canım” dediğini alıveriyor, yerine hiçliği koyuveriyordu... katlanmanın, katlanılmayan hali kalmıyordu kalanlarda... bir harf alıp gidiyordu her giden kalanların dilinden... bu nedenle hiçbir zaman ilacı bulunamayacaktı kekemeliğin... gitsem, gerçekten bir harf eksilir miydi dost dillerinden...