Bu kitabın yazılmasına yol açan çok sayıda neden bulunmaktadır. Bu nedenlerin bazıları nesnel, bazıları ise öznel nedenler olmakla birlikte nesnel nedenler ağırlık kazanmaktadır. Öncelikli olarak şunu belirtmek gerekir ki; kitapçıların raflarında çok sayıda yazılmış veya yabancı yayınlardan çevirisi yapılmış makroiktisat kitabı bulmak mümkün iken, neden yeni bir makroiktisat kitabının yazıldığıdır. Yazarlar olarak böyle bir kitabın yazılmasında üç temel nesnel nedenin bulunduğunu söyleyebiliriz:
Bunlardan ilki makroiktisat kitaplarının birbirinin benzeri olmasıdır. Bu benzerlikten kastedilen içindeki bilgilerin tamamen standart bir hale gelmiş olmasıdır. Kuşkusuz bunda belirli zorunlulukların etkisi bulunmaktadır. Bu zorunlulukların temelinde makroiktisadın bir bilim dalı olarak biçimlenmiş halinin büyük etkisi vardır. Çünkü makroiktisadi değişkenlerin tanımlanması ile bu değişkenler arasındaki ilişkiler bir teorik kurguyu gerektiriyor ve bu kurgu özellikle 1930’lu yıllardan sonra yapılmış durumda. Bu durumda makroiktisadın özellikle Keynes’in etkisiyle şekillenmiş olmasının getirdiği standart bir anlatım ve içerik zorunluluğunun ağırlıklı etkisi tartışmasızdır. Bu zorunluluk kuşkusuz heterodoks okulların görüşlerinin standart ders kitaplarında ele alınmasının önünde bir engel oluşturmuyor ve bu yaklaşım bu kitabın yazılmasında önemli nesnel bir neden olarak karşımıza çıkıyor.
İkinci nesnel neden yazılan veya çevirisi yapılan kitaplarda Türkiye Ekonomisine ya hiç vurgu yapılmaması (tamamen teorik düzeyde yazılmış olması) ya da çeviri kitaplarda gözlemlendiği gibi büyük oranda Amerikan Ekonomisine yer verilmiş olmasıdır. Bu durumda okuyucunun anlatılan teorik konuları yaşamının herhangi bir alanıyla özdeşleştirmesi çok zor olmakta, makroiktisadi konular yaşamın gerçekliği karşısında soyut kalmaktadır.
Üçüncü nesnel neden olarak makroiktisadi gelişmelerin tarihsel boyutunun ihmal edilmiş olması gösterilebilir. Gerçekten de büyük oranda Keynes ile şekillenen standart konuların özellikle 19.yy iktisatçıları açısından da bir değerlendirmeye tabi tutulduğu genellikle göz ardı edilir ve 1929 krizinin topyekün bir sistem krizi olduğu üzerinde durulmaz. Oysa 1929 krizi ve sonrası, batı literatüründe her görüşten iktisatçının üzerinde önemle durduğu bir dönüm noktasını simgelemektedir. Bu önemli dönüm noktası 2008 krizi sonrasında da anımsanmış ve bu konuda çok sayıda yazı kaleme alınmıştır.