Bir toplumdaki en büyük tüzel kişilik devletin kendisidir. Tüzel kişilik olmanın bir sonucu olarak devletler de tıpkı gerçek şahsiyetler gibi haklara sahip olabilir, borç ve alacak edinebilirler. Devlet, tüm kurumları ile içini dolduran kişilerden bağımsız olarak, bu borç ve alacakları ödeme yükümlülüğüne ve alacakları isteme hakkına sahip olur. Yani özetle borçlar ve alacaklar gerçek kişilere değil devletin tüzel kişiliğine ait olur. Ancak bu borçların alınıp alınmayacağına veya tersine gerçek kişilere ya da başka devletlere borç verilip verilmeyeceğine yönetici konumundaki gerçek insanlardan oluşan siyasi otorite yani hükümet karar verecektir. Borçların alınması hâlinde ne kadar ve hangi şartlarda alınacağı, ne zaman ödeneceği faizin ne kadar olacağı, taksit sayısının ne kadar olacağı bu süreç içerisinde ortaya çıkacak temel sorunlardır. Ayrıca alınacak olan borcun devletin ödeme gücünü aşıp aşmayacağına pek çok istatistiki bilgi devletin mali organlarından edinilerek karar verilir. Bütün bu problemler, aslında borç alıp veren gerçek kişilerin de gündelik hayatlarında karşılaşabilecekleri sorunlara benzer nitelikler taşımaktadır. Ancak devletin alabileceği borçların ölçeği gerçek kişilere kıyasla çok büyük olabileceğinden ülke içerisindeki pek çok mali ve ekonomik denge üzerinde değişik boyutlarda etkileri olacaktır. Örneğin devlete borç veren kişiler son derece güvenilir bir biçimde getiri elde ettikleri için ellerindeki parayı üretime yönlendirmek veya başkaca alternatif yatırım araçlarına aktarmak yerine sürekli olarak devletin borçlanma araçlarına yönelmeyi tercih edebilmekte hatta bunu alışkanlık haline getirebilmektirler. Fakat devlet borçlanmasından en çok etkilenen unsurlardan birisi hatta belki de en önemlisi enflasyondur. Enflasyon en basit tanımıyla piyasadaki birim mal başına düşen para fazlalığıdır. Devlet borçlanması ve enflasyon arasındaki ilişki kısaca şu şekilde özetlenebilir: Devlet borç aldığında hazineye piyasadan para çekmektedir. Böylece geçici de olsa anti enflasyonist bir baskı oluşmaktadır. Fakat devlet borcu geri öderken ödemeyi faiziyle birlikte yaptığı için piyasada tekrar para artışı olacaktır. Dolayısıyla kısa vadede enflasyonu düşüren borçlanma uzun vadede tersi bir sonuca yol açacaktır. Bütün bunlar dikkate alındığında devlet borçlanmasının ülke ekonomisine etkilerinin ne olduğu ve enflasyonla aralarındaki ilişkinin sonuçlarının doğru anlaşılabilmesi için en azından belirli bir dönem aralığının resmi veriler esas alınarak incelenmesi gerekmektedir. Devlet borçlanmasının ne olduğu ve hangi koşullar altında gerçekleştiği konusunda teorik bilgileri de içeren bu eser, bir yüksek lisans tezi olarak hazırlansa da aynı zamanda bir kaynak kitap niteliği taşımaktadır.