“Desen biçim değildir, biçimi görme yoludur.” “Desen görülen şey değildir, başkalarına gösterilmesi gereken şeydir.” “Bilinmediği zaman resim pek güçlü bir şey değildir. Ama bilinince… o zaman bambaşka bir şeydir!”
- Edgar Degas
Desen nedir ve gerekliliği nasıl açıklanır sorularına yanıt vermek için sanatçının sanat eserini oluşturma eyleminden çok öncesine, ilk çağlara kadar geriye gitmemiz gerekli görülmektedir. Desenin, çizim yapma eyleminin doğal bir ihtiyacı olduğu, sanatçı için desenin bir zorunluluk olmayıp, başlı başına yemek, içmek vb. eylemler gibi bir ihtiyaç olduğuyla karşılaşırız. Önce çizim vardı söyleminin ardında yatan gerçek, uygarlık tarihinin sözünü yazıya dökmeden önce resimle/desenle açığa vurmasının sonucudur. Sanat eserini üretme aşamasında desen pratiği, sanatçının tercihi ile eşzamanlı gelişen bir eylem biçimidir. Desen çalışması sanatçının “ana resme veya çalışma”ya geçmeden önce bir eskiz çalışması gibi de nitelendirilebilir. Yani kimi çevrelere göre desen, sanatsal bir ifade aracı niteliği taşımayabilir.
Bu durum tartışılabilir veya ucu açık bırakılabilir. Ancak, sanatçı kimi zaman sözle anlatamadığını desenle anlatırken kendini daha iyi ifade ettiğini hisseder. Bu yönüyle bile çizim yapmak güven veren bambaşka bir şey tanımına ulaşır. Renk, her sanatçının tercih ettiği bir ifade yöntemi olmadığı gibi desen pratiğinin her sanatçının bir şekilde organik bağının olması hasebiyle güçlü bir ifade yöntemi olarak günümüz çağdaş sanatına kadar varan süreçte disiplinlerarası çalışmalarda sessiz ve derinden varlığını sürdürdüğü görülür. Her ne kadar bu kitapta desen serüveninde 20.yy.’ın ilk yarısına kadar olan kısıtlı bir süreci ele almış olsak da, belki de sonraki akademik çalışmada güncel sanatta desen pratiği üzerine düşünsel bir alan yaratma faaliyetine buradan zemin hazırlanabilir. Bu kitabımız, erken Rönesans’tan başlayarak 20.yy.’ın ilk yarısına kadar devam eden süreçte “ustaların” desen çalışmalarını içermekte ve “600 Yıllık Desen Serüveni”ni özetle sunmaya çalışmaktadır.
Burada yer alan usta ressamlara ait desen çalışmaları; portre, el, ayak, insan ve hayvan figürleri örnekleriyle okuyucu bilgilendirmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada bazı ustaların figür çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Yaşadıkları döneme öncülük yapmış olmanın yanı sıra resim sanatının gelişimi bağlamında devrim niteliğinde eserler üretmiş olmaları, böyle bir ayrıcalığı zorunlu kılmıştır.
Bu çalışmada ayrıca resim sanatı tarihi kaynakça taramasında çoğunluğu maskülen bir yapının oluşturması nedeniyle maalesef kadın sanatçı desenine yer verilmemiştir. Kadın sanatçı veya “kayıp kadın sanatçı” bağlamında baktığımızda burada yapmaya çalıştıklarımız büyük oranda eksik kalır. Bunun böyle olmasının sebebi literatürün kadın sanatçıların desen pratiğine nerdeyse hiç yer vermemiş olmasıdır.
Belki de böyle bir boşluğu tamamlamaya çalışmak, bir araştırmacı olarak bu çalışmaya gebe başka bir çalışmayı doğal olarak gerekli kılmaktadır. Doğacak olan yeni bir çalışma sonraki süreçte bu sorun üzerinden kadın sanatçıların desen pratiğine odaklanmamıza olanak vermektedir. Bu çalışmamıza dönecek olursak: erken Rönesans’tan başladığımızda öncelikle Giotto ile karşılaşmaktayız. Gotik dönemde insan figürünün resmedilişi heykel görünümünün dışına çıkamamışken Giotto bu görünümü etken kandan, adeta yaşayan bir insan formuna dönüştürmüştür. Rönesans’ın diğer dönemlerinde; Dürer, Rembrant, Leonardo Da Vinci, Gericault ve Rubens karşımıza çıkmaktadır. Bu ressamlarına çalışmalarına görece daha fazla yer ayrılmıştır.
İnsan figürlerinin yanı sıra hayvan figürlerine ağırlık verilmesi desen eğitiminde öğretici, geliştirici yönlerinin birçok kez deneyimlenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Figür formunun desen pratiğinin gelişimine katkı sunacağı için yukarıda adı geçen ressamların figürlerine genişçe yer verilmiştir.