Türkiye'de en çok konuşulan ve tartışılan konunun din ve İslâm meselesi olmasına bir önem ve değer atfedip atfetmeyeceğimiz, olup bitenlerden tedirginlik duyup duymayacağımız bir paradoksla
alakalıdır.
Eğer Türkiye kurucu ve yaşatıcı bir(icik) unsur olarak din ve İslâm’la olan ilişkisini dünyanın yeni şartlarında ve tedavüle giren yeni kavramlarla bir daha kurmak ve anlamak peşinde ise en zıt fikirler dâhil olmak üzere her şey ciddiye alınabilir, her tartışmaya katlanılabilir. Yok, eğer bütün bu cilalanmış sözler; özgürlük, insan hakları, demokrasi, küreselleşme söylevleri; diyalog, bir arada yaşama çağrıları her şeyin daha anlaşılmaz ve vasıfsız hale gelmesi için yapılan gösteriler, Türkiye'nin ana meselelerini geriye iten göz boyamalar ve bunun için körüklenen, desteklenen teşebbüsler ise bizimle ne alakaları ve akrabalıkları olabilir? Varsa eğer derecesi nedir? Belli ki bilgi ve yorumlamaya ahlâk, ciddiyet ve aidiyet eşlik etmeli.
Bu kitapta İsmail Kara, Cumhuriyet Türkiyesi'nin din-İslâm merkezli meselelerini ülkemizin kritik dönemlerinden birinde hayatî meseleler olarak yeniden ele alıyor ve tartışıyor.