William Shakespeare’in tutkulu bir aşkı özenilecek derecede muazzam anlatan eseri Antonius ve Kleopatra, aşka dair yazılan başyapıtlardan birisidir. Mısır’la özdeşleştirilen, arzu duyulan Kleopatra ve dünyaya hükmeden asker Markus Antonius’un aşkı sadece geçtiği döneme ya da ulusa sıkışmış kısıtlı bir anlatışla değil de evrensel çapta herkesin sahip çıkacağı duygularla aktarılmıştır. Elinizde tuttuğunuz eser, Julius Caesar’ın devamı konumundadır. Yazarın şerefin tanımına dair yaptığı yorum da en ilgi çekici temalardan birisidir. Onur, güçlü olanın safında durup buyruğunda savaşlar mı kazanmaktır? Batan gemiden ilk ayrılan İskariyot Enobarbus kazanır mı kayıp mı eder? Bir general midir ülkeleri fetheden, yoksa buyruğunda çalışan yiğit askerleri mi? Bu konuda da bayağı sarsar insanlığımızın ve vicdanımızın yargılarını. Roma’daki soylu yiğit asker Antonius’un, Kleopatra’nın aşkıyla bir kuklaya dönüşmesi kaldırılmaz olunca, oyunda olayların zirveye ulaştığını göreceksiniz. Yetkisinin boyutları değişen, sınırlandırılmaya ve baskıya dayanamayan iki âşık yaşamı reddedip, sahip oldukları aşkla dünyayı ısıtan güneşi de yanlarına alıp dünyayı karanlığa terk ederler. Aşkı büyük bir coşkuyla yansıtan, sade kendisinin değil ama insanlığın aşka dair tutkularını tasvir eden Shakespeare’in sizin zihninizin de övgüsünü alacağından eminiz.