"Adam vurulmuş," dedi Dedektif Jones. "Duydum." "Kim olduğunu bilmiyoruz, ama bir şeyi biliyoruz. Adamı öldüren mermiyi. Tracie Howard’ı öldüren silahtan çıkmış." Riel’ın yüzünden aşağı, başı bir boya kutusuymuş da biri dibinde bir delik açmış gibi renk boşaldı. Dedektif Jones, Riel’a uzandı. "İyi misin John?" Riel hiçbir şey söylemedi. Mike, artık eski tarih öğretmeni Riel’la yaşamaktadır. Bir pastanenin dağıtım kamyonundan kek çalan Mike, kamu hizmeti cezası alır. Şehir kulübünde yerleri paspaslamak, çöp boşaltmak, toplantı odalarını düzenlemek gibi kendisine söylenen her şeyi yapmak zorundadır. Burada tanıdığı bakım işlerinden sorumlu Bay Henderson’ın dikkatle bir kızı izlediğini fark ettiğinde Mike da onu izlemeye başlar. Bu kız Emily‘dir. Zengin ve güzel bir kız olan Emily, dışarıdan bakıldığında hoş biri gibi görünse de Mike aslında onun ne kadar farklı olduğunu anlar. Polisin bulduğu sığ bir mezar, bu mezardan çıkan kemikler ve yıllar önce işlenmiş bir cinayet... Bu cinayet Riel’i neden bu kadar altüst etmiştir? Emily‘nin tüm bu olanlarla ilgisi nedir? Mike, bu soruların yanıtlarının peşine düşer.