Hac ibadeti insanlığın bilinen en eski ibadetlerinden biridir. Kutsal mekânların ziyaret edilmesi, o mekânların manevi cazibesine kapılarak kutsal bir yolculuğa çıkmayı gerektirmektedir. Kutsal mekânlar, kendisini ziyaret eden hacıya, dikey bir ilişki ile metafizik bir âlemle irtibata geçme tecrübesini yaşatır. Bu nedenle, dinlerde hac merkezleri aynı zamanda Tanrı ve ilahî varlıklarla doğrudan irtibata geçilen yerler kabul edilir. "İlahî tecellilere" mazhar olan bu merkezlerin ziyareti, genellikle Güneş'in gökyüzündeki hareketi örnek alınarak tavaf edilerek gerçekleştirilmektedir.
Bu araştırmada, Hinduizm ve Budizmdeki hac ibadetleri ele alınmaktadır. Hinduizm ve Budizm, doğu dinlerindeki hac ibadetinin en önemli iki kaynağını temsil etmektedir. Her iki dinde de hac ibadeti ve kutsal mekânların ziyareti kurtuluş yolunda önemli bir yer işgal etmektedir. Hindular, kutsal nehirlerin etrafında oluşan kutsal şehirleri ziyaret ederek tanrılarını hoşnut ederler ve böylece yeni bir karmanın akıbetini iyi yönde etkilemeyi düşünürler. Budizmin kutsal mekânları ise, Buda'nın ayak izlerini takip eder. Budizmin Tibet ve Japonya'da gelişen iki farklı yorumunun en belirgin özellikleri hac ibadetlerinde ifadesini bulmaktadır.
Semavi hareketleri örnek alan dindar insan (homo religiousus), yaradılışından itibaren gece gündüz gökyüzünde tavaf eden güneş gibi yeryüzünde kutsal mekânları tavaf eder.