Victor Hugo, 1829 yılında yayımlanan Bir İdam Mahkûmunun Son Günü’nü yazdığında 26 yaşındaydı. Genç Hugo, ölüme mahkûm bir insanın son gününü büyük bir ustalıkla anlatarak kamu vicdanını etkilemeyi ve idam cezasına karşı bir protesto hareketi başlatmayı amaçlamıştı ve başarılı da olmuştur. Bugün dünyanın birçok ülkesinde idam cezası yürürlükten kaldırılmışsa böylesi bir cezanın hem trajik hem de insanlık dışı yanını daha XIX. yüzyılın ilk yarısında gözler önüne seren Hugo’nun bunda hiç de azımsanmayacak bir payı olsa gerek.
Şiirleri, oyunları, Sefiller ve Notre-Dame’ın Kamburu gibi yapıtlarıyla Romantik dönem Fransız edebiyatının en saygın yazarlarından biri olan Victor Hugo’nun bu romanının bir başka önemli özelliği de, birinci tekil şahıs ağzından öykülenen ilk örnek olması. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, bu açıdan da yol açıcı, öncü bir roman. Modern edebiyatın ilk iç monoloğuyla karşılaştığımız eser, kahramanının da dediği gibi, bir tür “zihinsel otopsi”.