Hikmetli bir şair dehşetli bir beytinde mealen; “Kalem eğri dilli, mürekkep siyah yüzlü, kâğıt iki yüzlü! Halimi o güzele anlatmaya kimi mahrem kılayım?” buyuruyor. Işıktan evvel tahayyülümüz bize zoraki siyah diye tazyik eder. İşbu telifin müellifi de o siyahın içinden kendi hakikat rızkını devşirmeye yeltenmiştir de gayrısını değil. Müellifin yordamıyla ele gelecek denli etlenip, pıhtılaşan ola ki ilk şey kalemdir. O halde hakikat hazinesinin mahzeni ancak onunla bir muhasebeye girişerek bulunacaktır. Ne var ki elbette müellifin doğrusu asla okurun doğrusundan mutlak hakikate daha yakındır denemez. Okur kendi muhasebesini belki mürekkep, belki kâğıt ile yapacaktır. Belki kimileri bir çiçeğin hoş kokusunda yahut bir dilrubanın hoş sedasında hazinenin anahtarını bulacaktır. Kaleme Karşı yollardan bir yoldur. Ne ki müellifin bildiği tek yoldur.