Hallac'a Göre Varlık ve Dini Tecrübe
Âşığın varlık bulması ma'şûk iledir; aldığı her nefes, terennüm ettiği her ses ma'şûka aittir. Hal böyle olunca, âşığın kendisine ait bir varlık iddiası abes olur. "Ben" demiş olmakla, "O" demiş olmak bir şeyi değiştirmez; çünkü gerçekte varlık veren ve var olan ma'şûktur.
Hallâc'ın ifadesiyle ma'şûk, kimi zaman çalının dilinden, kimi zaman da Hallâc'ın dilinden seslenir. Ma'şûk, kimi zaman kendini kendi birler ve en büyük tevhîd budur; kimi zaman da Hallâc'ın dilinden ene'l-hakk şeklinde birler. Hallâc'ın dilinden kendini "Bir"lemesi, Hallâc'ın kendi birlemesi ya da kendi benliğini öne çıkarması değildir; çünkü çalının dilinden Mûsâ'ya seslenen ile kendi dilinden ene'l-hakk diyen aynıdır. Ne çalı gerçektir, ne de Hallâc; gerçek olan "Hakk"tır. Hallâc, Ahbâr'da yer alan bir ifadesinde bu konudaki düşüncesini şöyle dile getirir:
"Bil ki, insan Allah'ı birlediğinde kendi varlığını ispatlamış olur. Kendi varlığını ileri süren ise, gizli şirke düşer. Yalnız, Allah dilediği kulun dilinden kendini birler. Eğer O, kendisini benim dilimden birlemişse bu yalnız O'nun bileceği bir şeydir. Eğer bu şekilde gerçekleşen bir tevhîd yoksa ben kim, tevhîd kim, ey dost!"