O, ormandaki doğal hayatından başka hiçbir şey bilmeyen küçük bir kız çocuğu.
Ayılardan karnını doyurmayı, kargalardan konuşmayı, tilkilerden oyun oynamayı öğrendi. Tam anlamıyla “özgür”dü.
Bir gün, ormanda daha önce hiç görmediği yabancı canlılarla karşılaştı. Yabancılar onu yanlarına aldılar. Tuhaf bir şekilde kendine benziyorlardı ama olması gerektiği gibi konuşmuyorlar, yemeklerini yanlış yiyorlar, doğru düzgün oynamıyorlardı. Üstüne üstlük “apartman” denilen betondan şeylerin içinde yaşamaya kafayı takmışlardı. Burada ne yeşil vardı, ne ağaç, ne de nehir. Şimdi medeni hayatın konforunda yaşıyordu. Ama medeni hayatı bir sürpriz bekliyordu.
“Çünkü özgürlüğün tadını bilen birini asla evcilleştiremezsin.”
Her ayrıntısıyla ezber bozan büyüleyici üslubuyla Emily Hughes, çocuk edebiyatının en çok işlenen meselelerinden özgürlük temasına tam da zamane çocuklarının ruhuna uygun yepyeni bir bakış açısı getiriyor.