Modern eğitimin doğuşu 1500’lerden başlayan bir süreçtir. önceleri Avrupa Kıtası’nda ve Kuzey Amerika’da ana karakteristikleriyle ortaya çıktı ve oradan dünyanın her yerine dağıldı. Bu dönemde eğitim sistemleri üzerinde iki faktör çok etkili oldu: ulus devletlerin kuruluşu ve sanayileşme. Eskiden kiliseler tarafından organize edilen eğitim sistemleri artık ulus devletlerin eline geçti. Eğitim yönetimi açısından merkezî ve yerel yönetimlerin baskın olduğu eğitim sistemleri uygulamaları yapıldı. Sanayileşme ve demokratikleşme, zorunlu eğitim ve kitle eğitimi gibi gelişmeler sistem oluşumlarını şekillendirdi. Eğitim, merkezi yönetim ve laik devlet özellikleriyle gelişti. Eğitim sadece elit tabakaya değil, bütün halka verilmeye başlandı. Ulus devlet dini, cinsiyeti, sosyal sınıfları, etnik kökeni ve aileyi hükûmet denetimindeki kurumlar hâline getirdi. Bu işlem de ancak zorunlu ve kapsamlı bir eğitim ile mümkündü. 19. yüzyılda eğiten devlet demokratikleşmede ve sosyal politikada anahtar rol oynadı. Ulus devlet dinî farklılıkları, bölgeciliği, feodalizmi, göçmen ve azınlıkları ortadan kaldırdı; toplumsal bütünleşmeyi sağladı, ekonomik kalkınmada önemli rol oynadı. Kitle eğitimi ve standart müfredat uygulanmaya başlandı. Herkesin kendi zekâ, yetenek ve çalışmasına göre toplumda adil bir yer alması sağlandı. 19. yüzyıl sonlarında anayasal devletlerde sosyal bir hak olan eğitim, 20. yüzyılda insan sermayesi olarak görülmeye başlandı.