‘’Ağlamayanlar Kuşağını Takdimimdir!’’
Bugün gelinen noktada, tüketim virüsünü üreterek dünyaya pazarlayan ve hiçbir ayrım yapmaksızın ağına düşürdüğü herkese enjekte edenler, şöyle sufle veriyor günümüz insanına; Ye, iç, gez; gününü gün et...
Bunları yaparken de, sakın ha kimseleri dikkate alma. Dikkate alma, çünkü evrende bir tek sen varsın. Dünyanın merkezi sensin ve o dünya etrafında dönüyor senin. Öyle ki, bu algı ve kabulü yıkacak her kim olursa olsun, yok say, ez geç onu…
Dertlenme! Çünkü sen bir birey olarak sadece kendinden sorumlusun. Sana ne, aç olan komşundan, açıkta olan akrabandan. Dost da kimmiş? Bu devirde insandan dost mu olurmuş. Paran varsa, bil ki, en büyük dostun odur. Sana ne dünyanın çeşitli bölgelerinde açlık ve türlü zulümlerle savaşmakta olan insanlardan? Seni ne ilgilendirir onların acıları, hüzünleri, gözyaşları?
Düşünme! Düşünüp de keyfini ve zihin konforunu bozma sakın... Düşündükçe, dertlenir; dertlendikçe, başkalarını da dikkate alır; dikkate aldıkça, kendine çeki düzen verir, sınırlar çizersin. Niye sınırsızca eğlenmek, keyif almak ve zevkin/ hazzın zirvelerine çıkmak varken bunlardan vazgeçeceksin ki?